Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Zooloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammet Mustafa Akıner, İstanbul ve birçok ilde görülen Asya kaplan sivrisineğinin (Albopictus) Samsun’un Çarşamba ilçesinde de görüldüğünü söyledi.
Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından ‘Aedes cinsi sivrisinekler’ konulu konferans düzenlendi. Şehit Ömer Halisdemir Çok Amaçlı Salon’da gerçekleştirilen konferansa Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şenol Yıldız, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Ali Tulumen, öğretim üyeleri, halk sağlığı uzmanları, belediyelerin ilgili birimlerinin görevlileri, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile vatandaşlar katıldı. Toplantıda konuşan Doç. Dr. Muhammet Mustafa Akıner, istilacı ve yerli sivrisinek türleri hakkında önemli bilgiler verdi.
‘Türkiye’de sivrisinekler yüzünden 10 kişi hayatını kaybetti’
2010 yılında sivrisineklerin taşıdığı virüsler nedeniyle 10 kişinin hayatını kaybettiğini ifade eden Doç. Dr. Mustafa Akıner, ‘Bu türlerle şu anda dünyada mücadele eden pek çok ülke ciddi meblağlarda para harcıyorlar. Fransa bu türlerle mücadele için 9 milyar euro, İtalya ise 11 milyar euro bu sivrisinekler ile mücadele için para harcıyor. Eğer bunu yapmazlarsa bazı hastalıklarla baş etmeleri mümkün hale gelmeyecek. 1989’da İtalya’da bu türler ilk görülmeye başladığında ‘diğer türlerle mücadele ettiğimiz gibi bunlarla da mücadele ederiz’ dedikleri için şu anda bu noktaya geldiler. Sadece Karadeniz’de değil, İstanbul’da, Kocaeli’de ve İzmir’de de çok ciddi problem var. Büyükşehir belediyeleri bu türler için efor sarf ediyorlar. Yerli sivrisinekle ile bu türler arasında farklar var. Sarı humma sivrisineği, Asya kaplan sivrisineği, hepimizin evinde olan ev sivrisineğini karşılaştırdığımızda ve bu bölgenin baş belası olan çeltik tarımıyla alakalı olan her tarafta bulunan ve sıtma bulaştıran yabancı bir türü karşılaştıralım. 3 sivrisinek grubu var. Bunları gördüğünüzde farklarını ayırt edebilirsiniz. Anofel türler sıtmanın ana taşıyıcısıdır. Ülkemizde 2010 yılında culex türlerine maruz kalan 47 vakadan 10 kişi vefat etti. 2019 yılında da 2 kişi Batı Nil vakasından hayatını kaybetti. Bunun da ana taşıyıcısı culex türü sivrisineklerdi’ dedi.
‘Samsun’da Batı Nil virüsü taşıyıcısı ve sıtmanın taşıyıcısı olan sivrisinek türlerine rastlandı’
Samsun’da rastlanılan istilacı türler hakkında da konuşan Doç. Dr. Mustafa Akıner, ‘Sivrisinekler; sarıhumma, sıtma ve Batı Nil virüsünü bulaştırabilir. Şu anda Kovid-19 sıkıntısı yaşıyoruz. İnsanlar nefes almakta zorluk çekiyor. Eğer sarıhummaya ya da denk hastalığa yakalanırsanız olduğunu yerde kemiklerinizin kırıldığını hissediyorsunuz. İsmi de zaten ‘kemik kıran hastalığı’ olarak geçiyor. Aedes, culex ve anofel türlerinin hangi alanda olduğu Samsun’da da araştırılıyor. Bu bölgede 2013-2015 yıllarında Samsun’da Batı Nil virüsü taşıyıcısı ve sıtmanın taşıyıcısı olan sivrisinek türlerine rastlandı. 1924’ten beri bu türlerle ilgili mücadele devam ediyor. Bu bölgede yeni yeni görülmeye başlayan Asya kaplan sivrisineğinin alında bir çizgi vardır. Aegypti istilacı türleri Artvin, Trabzon ve Rize’de var. Aegypti ev içinde ısırma aktivitesi sergilerken, Asya kaplan sivrisineği ise bahçeye çıktığınızda başınızın belası olur. Dışarıda oturmanıza izin vermez. Normalde culex ve anofel türlerinde çok ciddi acı hissetmezken, Asya kaplan sivrisineği ısırdığında ciddi acı hissedersiniz. Çünkü ağzındaki hortum yapısı testere gibidir. Bu testere ile sizin derinizi kanı bulabilmek için kesiyorlar. Keserken de acı hissediliyor. Türkiye’de 65 sivrisinek türü var. Bunlardan 2 tanesi istilacı tür olarak kabul ediliyor. 63 türle mücadele 1900’lü yıllardan beri sürüyor. Son yıllarda genelde ev sivrisineği ve sıtma bulaştıran sivrisinek ile mücadele ediliyor. Bir sivrisine tek yumurtlamada 200 yumurta bırakıyor. 3 defa yumurtladığı için 1 sivrisine eğer kan emer ve yumurtlarsa 10 gün sonra 600 sivrisinek ile karşı karşıyasınız demektir. Eğer herhangi bir mücadele ya da önlem almazsanız’ diye konuştu.
‘Çarşamba ilçesinde Asya kaplan sivrisineği türüne rastlandı’
Samsun’da da istilacı türe rastlandığını ve acilen mücadele edilmesi gerektiğini altını çizen Mustafa Akıner, şunları söyledi:
‘İstilacı türlerden Asya kaplan sivrisineğinin tercih ettiği tek doğal alan kesik bambuların dibindeki sular ya da ağaç kavukları. Türkiye’de ağaç kavuklarının olduğu alanlarda rastlamanız mümkün ama doğal habitatlarında olmadığı, Türkiye’ye ilk lastik ticareti ile girdiği arkasından da tüm olası yapay habitatlara yayıldığını biliyoruz. 2015’te türü sadece lastik içinde bulurken, şu anda akla gelen en ufak bir su birikintisinde bulabiliyoruz. Doğal alanlarda bulunmuyorlar çünkü diğer türler yüzde 80 oranında istilacı türleri yok edebiliyor. İnsanlar da mücadeleyi sürsürse hayvanın yoğunluğunu düşürmek mümkün. Karadeniz’de lastikçilerin lastik depoladıkları yerlerde çok yoğun bulunuyorlar. Geçen senelerde Ordu’ya kadar Asya kaplan sivrisineğinin girdiğini görmüştük. Bugün itibariyle de Samsun’a da girdiğini gördük. Daha detaylı bir araştırma yapmadık. Şu anda kayıtlı belgelere göre bin 700’e yakın noktada istilacı tür var. Bu sene sayı 2 bin noktaya ulaşabilir. İnsan bile yılda 475 bin kişinin ölümüne sebep olurken, sivrisinekler ise ortalama 725 bin kişinin ölümünden sorumlu. Bunun içerisinde sıtma, sarıhumma ya da denk hastalıklar var. Bu hastalıklar Kovid-19 gibi ilk başta anlaşılmıyor. Baş ağrısı, kas ağrısı ve kemik ağrısıyla devam ediyor. Hastalık bulaştıran istilacı türlere veya yerli türlere başlangıçta tedbir almazsanız, doktora gittiğinizde doktorların yapabileceği çok da fazla bir şey yok. Sadece sıtma için ilaç alabilirsiniz. Batı Nil, sarıhumma ve denk hastalıklarla ilgili Türkiye’de herhangi bir tanı kiti yok. Bunu ayırt edebilecek doktor da yok. Bu konu ile ilgili Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi olduğum için biliyorum. Ben de sıtma geçirdim. Umursamazsak herhangi bir şey olduğunda sonucu ağır olur. Çarşamba ilçesinde olması demek ya Tekkeköy kısmına yayıldı ya da diğer kısma geçti demek. Ya bu sene ya da gelecek sene yazın aynı İstanbul’da son 1 aydır olduğu gibi vatandaşlar ‘yandım anam’ diye veryansın edecek. O örneklere bir de Samsun eklenecek. İnsanlar çok hareket ediyor. Bir yerden bir yere bir ürün taşırken içerisinde larva taşıyıp, taşımadığını bilmiyoruz. O yüzden daha dikkatli olunması gerekiyor.’
İl olarak yapılan mücadeleden bahseden Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şenol Yıldız, ‘Sinekle mücadele veya uçkunla mücadele bunları da nispeten tali konular gibi şekillendirir yönetirler. Ama şehirlerin tıpkı atık yönetim planı, imar master planı gibi uçkunla mücadele planının da olması gerekiyor. Bizim Samsun’da da hedefimiz inşallah bu tarafa doğru. Şu ana kadar belli bir seviye kat ettik. En azından noktasal, yaygın ve larva mücadele alanları bunların ilçe bazlı bütün tespitlerini arkadaşlarımız yapmış durumda. Bundan sonra da bunun üzerine bir master plan kurgusu yapıyor olacağız. Atalarımızın yaşam alanlarına baktığımızda çoğu defa böyle çamurların, balçıkların, bataklıkların sulak alanların çok olduğu yere değil de biraz daha dağlara tepelere kaçıp yerleştiklerini görüyoruz. İlerleyen süreçte modern çağla beraber bizler pek çok alanı kendimize yaşam alanı olarak seçtik. Ancak sivrisinekler ya da uçkunlar öyle kolay vazgeçecek gibi gözükmüyor. Tür ve şekil değiştiriyor, mücadele azmini sürekli artırıyor, ilaçlara direnç kazanıyor. Biz de sürekli ilaç değiştiriyoruz, kimyasal mücadele, dumanla mücadele, biyolojik mücadele gibi pek çok alana kaçıyoruz. Aşırı yağışlar da larva için ekilen bütün ilaçları bir anda götürüyor. Hemen ertesi gün sıfırdan başlıyorsunuz’ şeklinde konuştu.
Ardından katılımcılara sunum yapan Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Ali Tulumen, ‘Hem iklim değişikliğinin etkilerini, kentleşmenin beraberinde getirdiği sorunların etkilerini yaşadığımız bir kentte bulunuyoruz. Özellikle Yeşilırmak ve Kızılırmak Havzası, sulak alanların bol olduğu, tarım şehri Samsun’da bu mücadeleyi vermek ciddi bir emek ve ciddi bir performans istiyor. Sulak alanlarda, su birikintileri, fosseptik çukurları gibi haşerelerin biriktiği ortamlar bölgede yaklaşık 17 bin noktaya denk geliyor. Bu noktalarda mücadele çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Biyolojik ilaçların yanında, Dünya Sağlık Örgütü’nün onay vermiş olduğu kimyasalları da kullanarak yürütmeye çalışıyoruz’ ifadelerini kullandı.