MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın “Bir zamanlar MHP’yi CHP’lileşmekle suçlayan Yavaş, aynı CHP’nin kucağında; Belediyenin, yani Ankara halkının imkânlarını MHP’nin kuyusunu kazmak için seferber etmiştir. Mansur Yavaş artık hasmımızdır ve Ülkücü Hareketin nefesi ensesindedir” dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Semih Yalçın “Bir zamanlar MHP’yi CHP’lileşmekle suçlayan Yavaş, aynı CHP’nin kucağında; Belediyenin, yani Ankara halkının imkânlarını MHP’nin kuyusunu kazmak için seferber etmiştir. Mansur Yavaş artık hasmımızdır ve Ülkücü Hareketin nefesi ensesindedir. Fitnenin eteklisi olan Müdire, Yavaş’ın arkasındayız’ demiş. Müdire ve şakirtleri arkasında olsalar ne yazar. Ama biz tefrikanın topuklusunun arkasında kimlerin olduğunu iyi biliriz. İP Müdiresinin sırtını CHP’ye, HDP’ye, Pensilvanya’ya, Vaşington’a, Soros’a dayadığını farkındayız.” dedi. Semih Yalçın’ın açıklaması şu şekilde: Ülkücü Hareket, Türk milliyetçiliğini son iki yüzyılın idrakine rapteden siyasi ve kültürel ve sosyal bir harekettir. Kökü binlerce yıllık maziye uzanan Türk milliyetçiliği ülküsünün kendine özgü yorumlanmasından hâsıl olan Ülkücü fikirler, ilhamını asil milletimizin insan ve ahlak anlayışından almıştır. Ülkücü Hareket, aksiyoner bir dava hareketi ama aynı zamanda da bacası yüreklerde tüten bir iman ocağıdır. Ülkücülük, Hareketin mensupları için ibadete eşdeğerdir. Bu niteliği, 1960’lı yılların sonlarından 90’lı yıllara kadar verilen binlerce şehidin nasıl yüce bir ülküye gönül bağlayarak serden geçtiğini açıklamaya yeterlidir. Ülkücüler; susuzluklarını yaban çaylarından değil, gümrah akan ülkü pınarlarından giderirler. Ülkücülerin yüksek ruhları, maşeri vicdanın mana ikliminde beslenir. Hareketimizde, davranış ve fiilleri yüreklerin birlikte atması şekillendirip yönlendirir. İşte bu maşeri vicdandır, yani ortak vicdan. Ortak vicdan; genellikle insanları kendi başına hareket etmekten alıkoyar. Ortak vicdan; silahlı kalabalıkları orduya, güruhu topluma, nüfus yoğunluğunu millete kalbeder. Ülkü Ocağı, maşeri vicdanın ete kemiğe bürünüp teşkilat kurduğu yuvadır. Burada kişisel egolar dizginlenir, nefisler terbiye ve tezkiye edilerek ortak vicdana raptedilir. Ham dimağlar burada pişer, Ülküye sevdalı gönüller burada alevlenip yanar. Nefsani arzulara gem vuracak kuvvet ve irade, Ülkücü olmakla başlar, Ülkücü kalmakla hükmünü icra eder. Ülkücü şuur, kolektif bilinç ve irade demektir. Ülkücüler, hem dava adamlığının vakarıyla, hem de taşıdıkları tarihî sorumluluğun bilinciyle hareket ederler. Müşterek bilinci çiğneyenler ana gövdeden kopar. Zaten; bünye onları dışlar, reddeder. Çeşitli vesile veya bahanelerle Ülkücü Hareketten kopanlar; artık o aileye ait, o davaya mensup olmaktan çıkarak merdut derekesine inerler. Zira Ülkücülüğün karakteristik hususiyetlerinden biri, mensubiyet şuuru ve davaya bağlılığın sağlam olmasıdır. Sadece Ülkücü Hareketin değil, bütün Türk milletinin düstur edindiği bir atasözü vardır: “Sürüden ayrılanı kurt kapar.” Bu veciz tespit, Ülkücü Harekete mensubiyetten uzaklaşanların akıbetini haber vermektedir. Vecize hikmetince, yoldan çıkanlar; karanlık emellere sahip mahfillerin önce avı, sonra da maşası ve piyonu hâline gelirler. Ülkücü hareketin fikrî kriterlerine göre, ülkü ile ilke birbirinin tamamlayıcısıdır. Hareketimizin temel prensiplerinin başında, insanı eşrefi mahlûkat mertebesine yükselten ahlak kaideleri gelir. Buna göre; Ülkücü asla yalan söylemez, dürüsttür. Ülkücü, davasına ihanet etmez, çünkü merbutiyeti sağlam aidiyet hissi güçlüdür. Ülkücü; fikirdaş ve gönüldaşları arasında ayrım yapmaz, onları satmaz, yarı yolda bırakmaz. Onları birbirine düşürmeye yeltenmez. Ülkücü; fitneden tefrikadan, ikilikten, klikten uzak durur. Çünkü Ülkücü Hareketin birlik ve beraberliği demek, Türk milletinin bütünlüğü demektir. Ülkücü Hareketin bütünlüğü, Türk milletinin bekasının da garantisi, sigortasıdır. Kendini Ülkücü sayan biri tefrika yaratmaktan korkmuyor, uykuları kaçmıyorsa; kendini, inançlarını ve bulunduğu yeri şiddetle sorgulaması gerekir. Türk milliyetçiliği, Ülkücü Hareketin yegâne siyasi temsilcisi olan MHP’nin tutarlı sabırlı ve etkin politikaları sonucu devlet hayatının hücrelerine işlemeye başlamıştır. Bu olgu, 15 Temmuz 2016 İhanet Kalkışması sonrasında devletin yeniden yapılanmasını gerektiren sürecin de istikametini tayin etmiştir. MHP’nin savunduğu terörle amansız mücadele şartı, hükümetçe başarıyla uygulanarak son aşamaya getirilmiştir. Türkiye’yi sömürgeci Batı dünyasının uydusu olmaktan çıkaran politikalarda MHP’nin payı inkâr edilemez. Türkiye; tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi, hem bölgesinde hem de dünyada etkin ve bağımsızlık yanlısı politikalar takip ederek güçlü bir küresel aktör hâline gelmiştir. İşte bunun içindir ki küresel aktörler, içerideki taşeronlarını harekete geçirerek gerek hükümeti iş başından uzaklaştırmaya gerekse MHP’yi etkisizleştirmeye dönük oyunlar kurmaya çabalamaktadır. Bilhassa MHP’nin sağlam siyasi bünyesine ayrılık virüsleri zerk etmek ve camiamızı bir arada tutan maşeri vicdana fitne tohumları ekmek üzere ayrılıkçı, bölücü oyunlar sahneye konmaktadır. Bu amaçla, Hareketimizden kopan bir takım atıklar, dönmeler, gevşekler ve zayıf karakterliler devşirilmeye başlanmıştır. Örgütlendirilen fitne ve fücur ehli, genel başkanlık tartışmalarından MHP’nin mevcut politikalarına kadar birçok konu hakkında, suni gündemler ve safsatalar üreterek camiamızda ve MHP teşkilatlarında kafa karışıklığı yaratmaya çabalamaktadır. 15 Temmuz 2016 İhanet Kalkışması öncesinde MHP’de tezgâhlanan ve partimizi FETÖ unsurlarının kontrolüne teslim etmek maksadıyla yapılan, ancak bünyenin verdiği güçlü tepkiyle geri tepen tarla operasyonu, bunlardan biridir. Tarla operasyonu başarılı olamayınca; fitne erbabının kimine parti, kimine dernek, kimine de vakıf kurdurularak yahut mevcut organizasyonlarda pozisyon verilerek MHP içinde tefrika adaları oluşturma gayretleri sürdürülmüştür. MHP’nin kutlu misyonunu yok etmeyi, Ülkücü Hareketi etkisizleştirmeyi; onları var eden fikir ve ilkeleri değersizleştirmeyi hedefleyen son tefrika hamlelerinden biri, Başbuğ Alparslan Türkeş’i anma bahanesiyle Ankara’da düzenlenen toplantı olmuştur. Toplantı, Başbuğumuzu doğum gününde sözde anmak bahanesiyle Ankara Yenimahalle’de bizzat CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın katkılarıyla kiralanan bir salonda tertip edilmiştir. MHP ve Ülkücü Harekete rağmen düzenlenen bu alternatif anma toplantısı, düpedüz bir tertiptir. Maksat; Hareketimizde tefrika oluşturmak, camiamızın mensuplarını birbirine düşürerek MHP’yi güçsüzleştirmektir. Maksat; MHP’nin dominant konumunu sarsmak, siyasette sahip olduğu özgül ağırlığı baltalamak, toplum nezdindeki itibarını zedelemektir. Toplantının görünürdeki tertipçisi, Başbuğumuzun adını kullanan bir vakıftır. Oysa üyelerinin, bugüne kadar Başbuğ Türkeş’in kabrini ziyaret edip Fatiha okuduğu dahi vaki değildir. Anma bahanesiyle Başbuğumuzun aziz hatırasına, miras bıraktığı değerlere saygısızlık edilmekte, siyasi vasiyetine saldırılmaktadır. Çünkü Başbuğ Alparslan Türkeş; sağlığında Ülkücülerin bulunacağı ve bulunması gereken yer olarak MHP’yi adres göstermiş, “MHP dışında siyaset yaparak Ülkücülük taslamak, davaya ihanettir.” demiştir. Tefrika toplantısının tertipçileri arasında, bazıları bahse konu vakfın üyesi de olan İP’lilerin varlığı dikkati çekmektedir. Paravan Alparslan Türkeş Vakfı Genel Sekreteri Alparslan Yılmaz’ın ve İP sözcülerinin açıklamaları, bu organik kirli ilişkiler ağını ele vermektedir. Yani son fitne taşının altından da aynı akrepler çıkmıştır. Mansur Yavaş ise bu fitne ve tefrikanın müşevvik ve muharriki olarak perde arkasından hem malî hem siyasi destek vermektedir. Bir zamanlar MHP’yi CHP’lileşmekle suçlayan Yavaş, aynı CHP’nin kucağında; Belediyenin, yani Ankara halkının imkânlarını MHP’nin kuyusunu kazmak için seferber etmiştir. Mansur Yavaş artık hasmımızdır ve Ülkücü Hareketin nefesi ensesindedir. Fitnenin eteklisi olan Müdire, Yavaş’ın arkasındayız’ demiş. Müdire ve şakirtleri arkasında olsalar ne yazar. Ama biz tefrikanın topuklusunun arkasında kimlerin olduğunu iyi biliriz. İP Müdiresinin sırtını CHP’ye, HDP’ye, Pensilvanya’ya, Vaşington’a, Soros’a dayadığını farkındayız. Paravan vakfın Genel Sekreteri Alparslan Yılmaz, Ankara Büyükşehir Belediyesine bağlı BELTAŞ A.Ş.’de Genel Müdür Yardımcısıdır. Yani, zehirli şeytan üzümlerinin bağı bellidir. MHP atıkları, siyaset artıkları, kifayetsiz muhterisler ve düşükler; Ankara Büyükşehir Belediyesinin fitne atölyelerinde işlenerek kaldırım taşı gibi kullanışlı hâle getirilmektedir. Sözünü ettiğimiz ayrılıkçı toplantıya katılanların ve arkasında olanların profiline lütfen bakınız. Hemen hepsinin MHP’de, Ülkücü camiada tutunamayıp atık ve artık hâline gelen tereddi etmiş tipler olduğunu görürsünüz. Bunların hemen hepsi; siyasette veya özelde bulanık suda balık avlayan, çıkarcı, hesapçı, fırsatçı kimselerdir. Bu gibiler; vıcık vıcık pis sularda kulaç atıp yıkanır, kirli ilişkilere bulanmaktan zevk alırlar. Hemen hepsinin yazısı turası silinmiş, vicdanı delinmiştir. Şu hakikatin bilinmesini isteriz: 2023 yılında yapılacak seçimlere kadar sürdürüleceği anlaşılan bu türden oyunlar bizi yolumuzdan döndüremez. Oyunlarını bozacağız. İğrenç tezgâhlarını tertipçilerin başlarına geçireceğiz. MHP ve Ülkücü Hareket saflarında, parti tabanında tefrika, fısk ve fücur üretme; çatışma ve ayrışma yaratma gayretlerine asla izin vermeyeceğiz. Fısk ve fücur yuvalarını, şer mahfillerini kararlılıkla dağıtacağız. MHP’ye kefen biçmeye çalışanların kâbusu olacak, uykularını kaçıracağız. Hareketimizin ve camiamızın bölünmesi çabalarını boşa çıkaracağız. Müstevli artıklarının ve iş birlikçilerin amansız düşmanı olmaktan asla geri durmayacağız. MHP ve Ülkücü Hareketi Türkiye’yi çağlar üzerinden aşırıp lider ülke kılma ülküsünden döndürme çabalarına canımız pahasına engel olacağız. MHP ve Ülkücü Hareket, dünya durdukça Türkiye’nin varlık ve birliğinin yılmaz bekçisi olarak kalacaktır. Türkiye’ye yönelik küresel oyunları bozmak için MHP’nin tuttuğu daimi nöbet, kıyamete kadar sürecektir.
KAYNAK :EtikHaber